DİL - EDEBİYAT-TARİH


AHMET FAKİH

Ç A R H N Â M E
1 Diriğâ çarhun elinden hezârân,
ki kılmışdur mu‘attal bunça kârân.

2 îşid emdi bu ahvâli e kardaş,
çün ümmetdür biri birine ihvân.

3 Yavuz sanmaya kardaş kardaşına,
hakıkatdur bu sözüm, bana inan!

4 İşit dün ise, sözüme kulak dut,
gidermegil sözümi kulağundan!

5 Bilürmi sen, niçün geldün cihâna?
sini kulluğ içün yaratdı Sultân.

6 Sana ni‘met verüpdür bınihâyet,
huşüşâ, kim kılupdur ehl-i îmân.

7 Nasihat dutar isen, dinle sözüm,
hünerün var ise, gel, uşda meydân!

8 Sana bir kaç öğütler vereyin ben,
ki her birisi dür ola, yâ mercân.

9 öğüdüm bu: Günehden tevbe eyle,
ki İmân kaşdın eyler, bil, ki şeytân!

]0 Usan olma, başuna ‘aklunı der!
yol uzakdur, ki yokdur hadd u pay ân.

11 Gözün aç, gaflet içre yatma e döst,
ki göçmege dutupdur yüzi kervân.

12 Yol erenleri göçüp yola girdi,
döge yorır âhır dünbeki servân.

13 Neçe bir yata sen ğafletde e yâr,
ecel ermezden öndin emdi oyan!

14 Nazar kıl ‘ âleme, hâlüni anla,
yarağa meşgul ol sen e Müsülmân!

15 Eğer nâm ister isen âhıretde,
yedürgil Hak yolma dünyâda nân!

16 Olanlar sana yetmczmi nasihat,
niçün ussum dermez sen sen e cân?

17 Bu dünyâya niçün pek yapışur sen?
Sini andan koparur çarh-ı devrân.

18 Bu rızk içün neçe teşviş çeker sen?
Uşandı rızk yeyü ağzunda dendân.

19 Eger girüp sın içinde yata sen
beş, on arşun bez ile yâhüd ‘uryâtı.

20 Ne mağrür sen cihânun lezzetine,
neçe bir yorıya sen şâd u handan?

21 Kazâ yayı ecel okların atar,
sana dahi dokınur ol okdan.

22 Ol okun zahmma kimsene durmaz,
görür ölmez, verür mânini kurbân.

23 Vefâ umma bu dünyâdan e hanum,
anunla kılma ğıl sen ‘ahd u peymân!

24 Sini aldar bu dünyâ, bihaber sen,
sözüm işit, öğüdüm dut tob elden!

25 ögüni der, kıyamet bil, yakmdur,
anun, kim sana nâzırdur Yaradan!

26 Havaya uyma, geç nefs ârzüsından,
bu nefs atınun ağzına ur oyan!

27 Bu dünyâ bîvefâdur, bil hakikat,
Sini göçürmedin ol sen göç andan!

28 Neçe bir durısar bu dünyâ halkı,
neçe bir olısar dünyâ âbâdân?

29 Yıkıhsar bu göklerle bu yerler,
kamusı olısardur külli viran.

30 Gün ola, kim kopa dağlar yerinden,
beraber ola düp düz dağ u yaban.

31 Kıyamet kopıçağaz, bil hakikat,
gelebek bigi dağıla bu insan.

32 Yaradılmış cemı‘i öliserdür,
kalısardur hem ân ol Ferd u Rahman.

33 Yarın anda halayık cem1 olısar,
kimi kayğuya yatmış, kimi şâdân.

34 Su’ âl eyleyiserler etdügünden,
dutar a‘zâlarunı anda lerzân.

35 Kirâmen kâtibin durmaz, yazarlar,
ne, kim etdün, kılurlar anı divân.

36 Getürüp dartarlar hayrunla şerrün,
hakikat bil, kurılur anda mizân.

37 Eğer hayrun ağır gelse, zi devlet,
yüzün ağ ola hem çün mâh-ı t âb ân.

38 Eger şerrün ağır gelse e miskin,
varaçak yerün olur, bil, ki nırân.

39 Şırâta oğrayısardur yolun, bil,
”kıhçdan iti” derler, ”inçe kıldan” .

40 Yarın andan geçiser sen, yol oldur,
sakın emdi e kardaş, çıkma yoldan!

41 Bizi korkduğumuzdan kurtar e Hak,
bize ayruk bititme anda hicran!

42 Cemâlün bize göster yarın anda
behakk-ı Mustafâ u mâh-ı tâbân!

43 Gel emdi, ol Resülün sünnetin dut!
Kim anı dutsa, olur Şâh-ı Merdân.

44 Bu dünyâ lezzetine mağrür olma,
bu nefsi beslemegil hem çü hayvan!

45 Sini ger bir nefes guldürdi dünyâ,
son uçı bin gezin kıldurdı efğân.

46 Bu dünyâ, bil, ki sana bakı kalmaz,
eger milkün ola Şâm u Horâsân.

47 Vefâ umma, ki yokdur hiç vefası,
ve lıkin işidür her lahza noksan.

48 Esirgemez bu halkı çarh-ı zâlim,
mecâl vermez, sürer âdemi bundan.

49 Ne yoksulı esirger, ne ho bayı,
ne ak sakallu pır kor, ne ho oğlan.

50 Gözünle neçe gördün e uslu,
ki ma'şümlar kırılmışdur vebadan.

51 Selâtînler zebün olur ecelden,
ecel erişmedin sana nâgehân.

52 Gel emdi, gendüzüne der ögüîii
ecel erişmedin sanâ nâgehân.

53 Ecel camı şarâbın çün içe sen,
düşe sen ayru kamu döstlarundan.

54 Yalunuzça yata sen sın içinde,
ne bilem, şâdmı olur sen, yâ perişan?

55 Dön emdi, bunda anun yarağın gör,
ki sana yarı kıla Hayy u Subhân!

56 ‘ İbâdet kıl Hak içün geçe, gündüz!
‘ İbâdetdür, bilür sen, genc-i pinhân.

57 Kazâ-yı âsumânî çün erişür,
ölüme kimse olumaz pâyendân.

58 Geleçek nesne gelür, çâre yokdur,
gerek sen yaş yerine ağlağıl kan.

59 Bu dünyâda belâya şabr ede gör,
Hakun sevdügi kurtılmaz belâdan.

60 Ölüm bir kapudur, geçmek gerekdür,
berâber anda sultân ile çopân.

61 Yaradılmış bu şerbetden dadısar,
ulu, giçi durur ol işde yeksan.

62 Bu bir işdür, kim oğrar kamu mahlûk,
bu bir derddür, ki yokdur ana derman.

63 Bu bir rencdür, ki hiç derman bulınmaz
‘ilâç bilmediler Bukrât u Lukmân.

64 Ecel sayrulığı çün kim erişse,
tîmâr etmez ana yüz bin tabibân.

65 Nebi ” zindân” demişdür dünyâ içün,
nete rahat olısar ehl-i zindan?

66 Diriğâ, kim uçısar kuş kafesden,
dirlğâ, kim çüriyiser bu ebdân.

67 Diriğâ yatısaruz sın içinde,
geçiser üstümüzden neçe ezmân.

68 Nebi u hem veli kurtılmadı hiç,
ölüm şerbetin içüp verdiler cân.

69 Bize höd ne hisâb anlara nişbet,
ecelden kaçmağa yok durur imkân.

70 Çelebüm, çün ölüme oğraruz biz,
ayurma son nefe6ümüz imândan!

71 Nedelüm, çün cihânun işi budur?
o derde oğradı Dâvud, Süleymân.

72 Anun, kim tahtını yel götürürdi,
ölüme oğradı, adı Süleymân.

73 Elinde ejdehâ olan ‘aşâsı,
yed-i beyzâ dahi Müsi bni ‘ îmrân.

74 Y â kam Y a ‘küb, îsmâ‘il u Dâvud
dahi hüsn issi ol Yüsuf-ı Ken‘ ân?

75 Ebübekr u ‘Ömer, kam ‘Alî hem,
yâ kanı cem1 eden Kur’ânı ‘Oşmân?

76 Kamusı datdı bu şerbetden e yâr,
uş emdi bize değdi nevbet el‘ân.

77 Muhammed, kim cihânun fahri idi,
bu sünnetler anundur, âyin, erkân.

78 Burâk issi, Hakun döstı, Habibi,
ana Mi‘râc u ‘arş üstüydi seyrân.

79 Anun içün yaradıldı bu ‘ âlem,
anun içün düzildi ins ile cân.

80 Anun içün yaradıldı bu yerler,
anun içün bu gökler oldı sayvan.

81 Ana kalmayıçak bu dünyâ, gey bil,
sana hod kalısar degül, yaraklan.

82 Pes ölüm hakdur, elbette ölür sen!
sana emdi e derviş kibr kandan ?

83 Tevâzu‘ eyle bunda hâş u ‘ âma,
kim anda olmaya sen zâr u giryân.